Kaymakamlık
Yazı İşleri Md.
Cum. Bş.Savcılığı
Adliye Yazı İşleri Md.
Belediye Başkanlığı
Ptt Müdürlüğü
Vergi Dairesi
Mal Müdürlüğü
Müftülük
Noter
Emniyet Müdürlüğü
Polis İmdat
Jandarma Kom.
Askerlik Şubesi
Çarşı Karakolu
Bağlar Karakolu
Devlet Hastanesi
1 Nolu Sağlık Ocağı
2 Nolu Sağlık Ocağı
3 Nolu Salık Ocağı
Belediye İtfaiye
Yangın İhbar
Tek İşletme Md.
Alo Trafik
|
712 11 80
712 6 288
712 11 72
712 11 71
712 41 14
712 87 93
712 12 06
712 11 75
712 11 96
712 61 57
712 12 22
155
156
712 11 98
712 12 23
712 12 34
712 11 87
712 11 94
712 28 52
725 35 23
712 12 52
110
712 12 44
154
|
KURU FASULYE – PİLAV
Mübarek Kurban bayramını idrak ettik. Kurbanını kesip Kurban etinden doya doya tattıranlardan da Allah binlerce kez razı olsun. Artık normal günümüze döndük, kurban etinden sonra yazımıza siyaset bizim işimiz değil siyaseti siyasetçiler yapsın diyerek, dönelim ve anılarımda var olan Garip Guraba yemeğinden şimdi ise zenginlerin sofralarını süsleyen “Kuru Fasulye – Pilav’a”.
Bir arkadaşımın oğlu Türkiye dışında bir ülkede çalışıyormuş ve Bayram dolaysıyla eş ve dost ziyareti için izinli gelmiş, Kendisinin yurt dışında sokak yemekleri için verdiği bilgilere hayran olduğumu söylemek isterim.
Adamlar Yurt dışında 15-20 kişi ile birleşerek kendi aralarında ortaklık kurarak sokak yemekleri hazırlayıp konserve haline getirterek yurt içi ve yurt dışı satışlarıyla çok önemli bir hizmeti yerine getirdikleri anlattı. Adamlar kendi işinin hem işçisi, hem de kendi işinin patronu olmuşlar. Tabii Avrupa ve Uzakdoğu ülkelerinde hazır gıda atıştırmalar çok ilerlemiş vaziyette. Bende bazen Yotube de Uzak Doğu Ülkelerinin sokak yemeklerini izliyorum, bizimki gibi değil ama daha modern. Acaba Devlet fırsat mı veriyor, imkan mı veriyor.
Bizim ülkemizin sokak yemekleri de çok ünlüdür. Lezzet bakımından Avrupa’yı kesin sollarız, fakat!!!..Dedim ya imkan meselesi.
Mesela bunlar içerisinde “Kuru fasulye – Pilav”.
Her yörenin kendine uygun yetiştirdiği sebze ve meyveleri halka daha uygun ücrete ulaştırılması için kurulan pazarlarda sadece sebze ve meyve satışları akla gelmiyor, Birde bu pazarların renkli ve vaz geçilmez özel satıcıları vardır, Hani sadece bir metre karelik el arabalarında simitçiler, tatlıcılar, köfteciler, nohut, kuru fasulye ve pilav satıcıları, turşucular, hıyar, kavun – karpuz satıcıları, sıcaktan yüreği yananlara ayran, limonata ve su satıcıları gibi doğada ne yetişirse insanların hizmetine koşan ve para kazanmak için çabalayan gariban yapılı insanlar.
Pazarcılarla, yine arabalı satıcılarla biraz hasbihal et, ülkenin en büyük ekonomistleri sanki bu kişiler, Mali imkansızlıklar yüzünden bu halde ve böyle çalıştıklarını anlatırlar, Yani arkadaş onların dinlediğinde ne kadar büyük düşündüğüne sende şaşar kalırsın.
Ben ilk önce arabalı Kuru fasulye – pilav satıcısının yanındayım, O bir metrekare büyüklüğünde arabasında müşterinin sunum yapacağı her şey yerli yerinde ve tertemiz. Birde arabanın ön camında herkesin okuyabileceği büyüklüktü bir yazı var, Yazıyı okuyanın ve düşünün insanın aklı gider, “Saray mutfağımda meşhur kuru fasulye pilavım, sizde tadın” hemen altında da at nalı ve aynı büyüklüktü nazar boncuğu.
Tatmak için bende sıraya girdim, çok şükür daha arkamda 10-15 kişi daha var, üç bölümlü hazır tabaklardan ikisine Kuru Fasulye ve pilav ve diğer küçük son bölüme ise Arnavut biber, salatalık, karışık kelek ile hazırlamış turşu koydu, oturacak bir yer buldum, afiyetle tabaktakileri son tanesine kadar sıyırdım.
Bu arada bu bir metrekarelik arabada yazdığı yazıdaki gibi sattığı sanki saray mutfağı, itiraf etmek gerekir ki yediklerim inanın lezzet fırtınası,
Ha ücretimi!. Onun verdiği lezzeti parayla ölçemem ama ayakta veya bulduğun boş bir yere oturarak yemek değer miydi, evet değerdi. İnanın lokanta ücretinin dörtte üçünü bile bulmuyor. Helali hoş olsun.
Benden sonra kuru fasulye pilav talihlilerini söylesem içlerinde öyleleri var ki, daha önce onların tadını almışlar, Perşembe pazarını dört gözle bekleyenlerden.
Bende alıştım bu tada, Perşembe pazarını iple çekiyorum.
Aslında elin yabancısı birkaç kişi birleşmiş, yaptıkları Kuru fasulye ve yanında da pilav, hazırlamış konservesini belki Türkiye dahil bütün dünyaya ihraç ederek ticaretin kralını yapıyorlar, yani elin gavuru dediğimiz sinekten yağ çıkartıyor, bizim usta aşçılarımıza da pazarlarda üç kuruş çoluk çocuğunun nafakasını kazanmak için belediye zabıtasıyla köşe kapmaca oynuyor.
Ben buna ne yorum getireyim ki.
Belediye zabıtalarıyla bu saray mutfağı kabul ettiğimiz Kuru Fasulye – Pilav ustaları arasındaki ne savaşlar çıktı ne savaşlar. Yani duyduğuma göre zamanında birbirleriyle büyük yaralamalar bile olmuş.
Yabancı ülkelerdekiler sokak lezzetleri için sokaklarda para kazanan ustalar ile bizim ülkemizdeki statüleri nasıldır bilmiyorum ama bizim ülkemizde para kazanmak, her baba yiğide göre değil,
Para aslanın ağzında,
Allah yardımcınız olsun..
Görüşmek dileğiyle hoşça kalın, sağlıklı kalın…
Necati KESKİN
20.Haziran.2024
atay1348@gmail.com